WWF-Türkiye Genel Müdürü Tolga Baştak; “Gelişmekte olan bu en büyük beş ülkenin taahhütleri, yenilenebilir enerji yarışında geride kalan Türkiye gibi ülkeleri cesaretlendirebilir. "
WWF Türkiye, Cancun’da gerçekleşen Birleşmiş Milletler 16. Taraflar Toplantısı'nın ardından şu açıklamayı yaptı:Cancun'da gerçekleşen Birleşmiş Milletler 16. Taraflar Toplantısı'nın ardından ilerleme kaydedildi. Hükümetler, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (BMİDÇS) kapsamında taahhütler vererek yeni küresel anlaşmanın taslak altyapısını oluşturdular. Böylece, önümüzdeki yıl Güney Afrika’da gerçekleştirilecek müzakerelere temel oluşturacak ve 17. Taraflar Toplantısı’nda sonuca ulaşılmasını destekleyecek kararlar alındı.
Kopenhag’daki fiyaskodan sonra Hükümetler, büyük bir kamuoyu baskısıyla Cancun’a gelmişlerdi. Cancun’daki müzakereler sonucunda ülkeler, önemli konu başlıklarında somut gelişmeler kaydettiler. Kyoto Protokolü’ne taraf olan ülkelerin 2020 yılına kadar emisyonlarını %25-40 oranında düşürmesi gerekliliğinin altı daha sağlam bir şekilde çizildi. Emisyon azaltımının, küresel ısınmayı 2°C’nin altında tutmada yalnızca bir başlangıç olduğu kabul edildi. Ülkeler, müzakereler için hayati önem taşıyan emisyon azaltımı ve finansman için “ölçümleme”, “raporlama” ve “doğrulama” konusundaki kurallarda uzlaşıya vardılar. Hükümetler, küresel ölçekte yeni bir “yeşil fon” oluşturulmasını desteklediler. Bununla birlikte, finansman için ek kaynakların tanımlanması gerekiyor. Örneğin; küresel emisyonların %8’ine karşılık gelen uluslarası hava ve gemi taşımacılığından elde edilebilecek vergilerin düzenlenmesi uzun dönemli finansmanı garanti altına alacaktır.
Meksika’nın başkanlığı, müzakereleri yönetmede oldukça olumlu katkı sağladı ve hükümetleri zor konularda bir araya getirdi. Müzakere ortamı verimliydi ve ülkelerin BMİDÇS sürecine güveninin artmasını sağladı. Birçok ülkenin ev ödevini yapmış bir şekilde Cancun’a gelmesi küresel çerçevede daha güvenli hareket etmelerini sağladı. Güçlü ulusal eylemler, örneğin Meksika’nın ulusal REDD+ vizyonu ve İngiltere’nin emisyonlarını 2030 yılında 1990 yılı seviyesine göre yüzde 60 azaltma önerisi müzakerelere ivme kattı.
Yine de, tüm bu gelişmeler, Güney Afrika’da küresel bir anlaşmanın hayata geçmesi için önümüzdeki aylarda müzakerecilerin yapması gereken birçok şey olduğu gerçeğini unutturmuyor. Kyoto Protokolü’nün ikinci raporlama dönemine karar verilemedi. Önümüzdeki yıl Güney Afrika’da çözüme ulaşması için bir çerçeve oluşturuldu. Japonya ve Rusya’nın Kyoto Protokolü’ne karşı çıkışı sürüyor. Müzakereciler bir uyum komitesi oluşturarak işlevlerini belirlediler. Ancak, iklim değişikliliğinde toplumların kırılganlık ve hassasiyet derecesi hala tanımlanmadı. Aynı zamanda, kayıp ve zararlara yönelik uluslararası mekanizma ortaya konmadı. REDD+ olarak bilinen, ormansızlaşmanın durdurulmasıyla azaltılacak emisyonlarda da umulan gelişmeler kaydedilemedi. Avrupa Birliği ve diğer ülkelerin azaltım taahhütlerini artırarak mevcut azaltım hedefleri ve küresel ısınmayı 2°C’nin altında tutmak için gerekli olan miktar arasındaki uçurumu kapatmaları gerekiyor. Güney Afrika’da alınacak sonucun yasal düzeneği için Avrupa Birliği ile Hindistan ve Çin gibi ülkelerin liderlik göstermeleri gerekiyor. Amerika Birleşik Devletleri’nin Cancun’da göreceli olarak kendi taahhütlerini güvenilir bir şekilde raporlamadan ve değerlendirmeden paçayı kurtardığını söylemek mümkün. Önümüzdeki yıllarda güvenilir bir ortamın kurulması için, ABD’nin temiz enerji ekonomisine geçişte saydam bir eylem planı geliştirmesi ve Güney Afrika’ya yasal bağlayıcılığı olan sözleşmeyi destekleyecek şekilde hazırlıklı gelmesi gerekiyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder