Sayfalar

BİYOYAKITA SERTİFİKA ZORUNLULUĞU

Avrupa dışından gelen ürünlerin örneğin çocuk işçi çalıştırılarak ya da çevreye zarar verilerek üretilmesinin önüne geçmek üzere çeşitli sertifika sistemleri var. Bu zorunluluk yakında biyoyakıt için de geçerli olacak. 

 Deutsche Welle Türkçe'nin bu konuda yaptığı haber şöyle;

Küresel ticaret genişledikçe, kontrolü de bir o kadar güçleşiyor. Avrupalı tüketici, satın aldığı ürünün ne koşullarda üretildiğine giderek daha çok önem veriyor. O nedenle Avrupa’da pazar payı giderek artan biyoyakıta sertifika zorunluluğu geliyor.  1 Ocak 2011’den itibaren AB’ye yapılacak ihracatta, üretimin tüm halkalarını kapsayan sertifika ibrazı zorunlu olacak. Dünyanın çeşitli bölgelerinde biyoyakıt üretimini denetleyip, AB normlarına uygun kuruluşlara sertifika veren Alman denetçi Ingo Wenzel, Endonezya’daki izlenimlerini şöyle aktarıyor:
''Biz Endonezya'da çiftçileri kontrol eden bir kurum oluşturamayız. Bu imkansız. O nedenle küreselleşen dünyada, diğer ülkelerden taleplerimizi kontrol edebilmek için yeni sistemler geliştirmek zorundayız. Sertifika bu yolda iyi bir araç.''

Biyoyakıt üretiminin tüm aşamalarının 1 Ocak'tan itibaren sertifika ibraz etmesi gerekecek. Ingo Wenzel, tüccar, depo, yağ ve şeker değirmenleri, nakliye şirketleri gibi üretim halkasının tüm ögelerinin sertifika denetimine tabi olduğunu belirtiyor:
''Aslında burada ulaşılmak istenen asıl amaç, çevrenin korunması, sulak alanların, ormanların, yeşil alanların tahribinin engellenmesi.  Ürünün kullanılması, kullanıldığı kadar üretilmesi ve ürün akışının kalıcılığı da önemli. Bin tonluk biyokütlenin birdenbire 10 bin tona yükselmesi değil.''
Alman Biyoetanol Ekonomisi Birliği Genel Müdürü Dietrich Klein da AB'nin taleplerini 1 Ocak 2011’e kadar karşılayabilmek için son hız çalıştıklarını belirtiyor. Avrupa'ya etanol ya da etanol hammaddesi sağlayan Brezilya, Pakistan ya da Guatemala gibi ülkelerdeki işletmelere ise şimdiye kadar hiç bir sertifika verilmedi. Dietrich Klein, bu durumu, alanın çok yeni olmasına bağlıyor. Yağ Tohumu İşleyicileri Sanayi Birliği de aynı görüşte. Bitkisel yağlar sektörü ise biraz daha ileride. Ingo Wenzel, Endonezya’dan altı hurma yağı üreticisinin halihazırda AB’ye sertifikalı ihracat yaptığını belirtiyor ve bunun zor bir süreç olduğunu vurguluyor:
''İhracatçı ülkeler için en büyük sorun, yapılanların düzenli bir şekilde belgelenmesi. Hektar başına ne kadar gübre kullanıldı, hektar başına kaç saat işgücü çalıştırıldı, gerçekte ne kadar yağ elde edildi, hasat ne, ne kadarlık sevkiyat yapıldı. Bu süreçlerin hepsinin belgelenmesi gerekiyor.''
Ingo Wenzel, sertifikalandırmayı, kısa adı ISCC olan Uluslarası Sürdürülebilirlik ve Karbon Sistemi'ne göre yapıyor.  Dünyanın her yerinde tanınan bu sertifika sadece Almanya’da veriliyor. Alman Tarım ve Tüketiciyi Koruma Bakanlığı’ndan Michael Grunert, AB düzenlemesini  yürürlüğe sokan ilk ülke olarak Almanya’nın öncü rolüne dikkat çekiyor ve diğer AB ülkelerinde henüz harekete geçilmediğini belirtiyor.
Sertifikalandırma ucuz bir süreç değil. İşletmenin büyüklüğüne göre maliyeti bin eurodan başlayıp 10 bin euronun çok üstlerine çıkabiliyor. 

KAYNAK:NTVMSNBC YEŞİL HABER

Hiç yorum yok: