Özgür Gürbüz-Birgün/4 Mart 2012
Hatırlayın, bizim hükümet Mersin'e nükleer santral yapmak için ihale açtığında dünyanın belli başlı nükleer firmaları bu ihaleye girmemişti. Çünkü ortada yanıtlanması gereken onlarca soru vardı. Kaza olsa mali sorumluluk kimde olacak belli değildi? Binlerce yıl radyoaktif kalan atıklarla ne yapılacağı (nerede saklanacağı, bahsedilen çelik kapların içinde 250 bin yıl sızdırmadan kalıp kalınmayacağı) bilinmiyordu. Ortada nükleer santrallerinin kurulması ve işletilmesi ile enerji satışını tarif eden beş sayfalık bir kanundan başka bir şey yoktu. Evet, bizim nükleer maceramızın temelinde hâlâ bu beş sayfalık kanun var. Sadece beş sayfa! Aklı başında hiçbir firma o ihaleye katılmadı, zaten ihale de daha sonra yargıya takıldı. İhalede teklif veren tek şirket Rusya Federasyonu'ndan Atomstroyexport'tu (Rosatom'a bağlı bir şirket). Hükümet daha sonra baktı ki ihale zor iş, Ruslarla masaya oturup özel bir anlaşma imzaladı. 20 milyar dolarlık işi ihalesiz Rus şirketi Rosatom'un yurt dışındaki işlerini yürüten bir yan şirketine verdi. Rosatom bir devlet şirketi, aynı bize doğalgaz satan Gazprom gibi. Nükleer santral kurmak ciddi bir iştir, öyle yasası, kuralı, şartnamesi olmadan ciddi hiçbir firma böyle bir işe girmez. Ruslar cesaretli davrandı diyelim...
Yolsuzluk ve düşük standartta üretim
Türkiye'ye “en sağlam” nükleer santrali inşa edeceğini söyleyen Rosatom'un başı şimdi Rusya'da belada. Federal savcılar Rosatom'un sahip olduğu makine imalat tesisi Zio-Podolsk'u yolsuzluk ve nükleer reaktörler için düşük standartta üretim yapmakla suçladı. Podolsk'un satın alma müdürü Sergey Şutov hapse atıldı. Şutov düşük kalitede hammaddeyi ucuza kapatıp, aradaki farkı cebe indirmekle suçlanıyor. Soruşturmayı yapan da eski KGB'nin yerini alan Rusya Federal Güvenlik Teşkilatı (FSB). Buraya kadar iş Rusya'nın bir iç meselesi gibi duruyor ama öyle değil, bizi de yakından ilgilendiriyor.
Yurt dışındaki santrallere bu parçalar gitti mi?
Kaç nükleer reaktörün bu ucuz ve düşük kalitede hammadde kullanımıyla imal edildiği ve bu parçaların hangi nükleer santrallerde kullanıldığı belli değil. Norveç merkezli Bellona Vakfı'na göre, makinelerin yapımı için gereken süre ve operasyonun kapsamı nedeniyle hem Rusya hem Rusya dışında inşa edilen reaktörlerde bu malzemeler kullanılmış olabilir. Savcılar bu malzemelerin 2007'den sonra hatta öncesinde üretilip sevk edildiklerini söylüyor. Bu da Rusya, Hindistan, İran, Bulgaristan ve Çin'de yapılan reaktörlerin ne kadar güvenli olduğu sorusunu doğuruyor. Bellona, FSB müfettişlerinin bu reaktörlerin adlarını açıklamamalarından şikayetçi, soruşturmanın doğru yapılmadığını iddia ediyor. Bu iddianın nedenlerinden biri de soruşturmanın aslında Aralık ayında başlamasına rağmen medyaya geçen hafta yansıması. Zio-Podolsk Rusya'nın nükleer reaktörlerde kullanılan ve Rosatom tarafından kullanılan buhar jeneratörlerinin tek üreticisi. Bu da durumun ciddiyeti hakkında fikir veriyor olmalı.
Bizden böyle bir savcı çıkar mı?
Nükleer santral kurmanın ciddiyetini anlatmaya gerek yok. En ufak bir vidanın bile yanlış vidalanmaması gerek. Rusya yıllardır nükleer santral ihraç etmeye çalışıyor ama bu teknolojinin talipleri arasında Batılı tek bir ülkeye rastlamak mümkün değil. Çernobil unutulmadı, Podolsk'ta ve benzeri yerlerde yaşanan olaylar da Rus firmasına güveni azaltıyor. Batı'da güvenlik standartları ve yapım sırasındaki denetlemeler çok sıkı. Devletten bağımsız kuruluşlar yapımı denetliyor ve firmaların gözünün yaşına bakmıyor. Finlandiya'da Olkiluoto reaktörünün yapımında hatalar bulundu ve inşaat beş yıl gecikti. 3 milyar avroya biter denilen reaktör 6 milyara biterse Finliler dua edecek. Denetlemeyi yapanlar, “aman ülke 3 milyar avro ziyan etmesin” deyip hatalara göz yummadılar. Bizde böyle bir savcı, bilim insanı çıkar mı? Hiç sanmıyorum.
Bizde ise bu denetlemeleri yapacak ne bir ekip, ne de bağımsız bir kuruluş var. Her şey Rus şirketin elinde. Türkiye'de yaşayan milyonlarca insanın hayatını emanet ettiğiniz şirketin bir alt firmasının yolsuzluk skandallarıyla karşı karşıya kalması, ürettiği parçaların kalitesinin sorgulanması sizleri rahatsız etmiyor mu? Nükleeri savunmayı hayatlarının bir numaralı meselesi haline getirenlere soruyorum. Kendi çocuklarınızın hayatlarını bile umursamıyor musunuz? Böylesine ciddi iddialara maruz kalan bir firmayla çalışmak sizce ne kadar doğru? Başbakan Erdoğan, Enerji Bakanı Taner Yıldız ve iktidar partisinin diğer milletvekilleri bu ülkede yaşayanları biraz olsun düşünüyorsa derhal Rusya ile yapılan anlaşmayı feshetmeliler. Lamı cimi yok!
***
Greenpeace'ten çarpıcı raporGreenpeace, “Fukuşima'dan alınan dersler” adında, nükleer konusunda önde gelen uzmanlarla birlikte bir rapor hazırladı. Rapor üç önemli noktaya dikkat çekiyor, ilgililerin dikkatine:
ñ Japon yetkililer ve Fukuşima nükleer santralini işletenler, ciddi bir kazanın riskleri konusunda yaptıkları varsayımlar konusunda tamamen yanıldılar. Gerçek riskler biliniyordu ancak görmezden gelindi ve üzerinde durulmadı.
ñ Büyük felaketlerle başa çıkma konusunda en hazırlıklı ülkelerden biri olarak bilinen Japonya’nın bile, büyük bir nükleer felaket karşısında yetersiz kaldığı ortaya çıktı. Acil durum ve tahliye planları insanları radyasyondan korumaya yetmedi.
ñ Radyoaktif kirlenmeden uzaklaşmak için gerçekleştirilen tahliye çalışmaları yüz binlerce insanın hayatını değiştirdi. Bu insanlar, yeterli finansal destek olmadığı için yaşamlarını yeniden kuramıyor. Japonya, nükleer kazanın tüm maliyetlerinden işletici firmayı sorumlu tutan üç ülkeden biri ancak Japonya’da yükümlülük yasası ve tazmin programı gerektiği gibi işlemiyor. Kazanın üzerinden bir yıl geçmiş olmasına rağmen, kazadan etkilenen insanlar kaderine terk edilmiş durumda ve zararlarının çoğu da Japon halkının vergileriyle ödenecek.
ñ Radyoaktif kirlenmeden uzaklaşmak için gerçekleştirilen tahliye çalışmaları yüz binlerce insanın hayatını değiştirdi. Bu insanlar, yeterli finansal destek olmadığı için yaşamlarını yeniden kuramıyor. Japonya, nükleer kazanın tüm maliyetlerinden işletici firmayı sorumlu tutan üç ülkeden biri ancak Japonya’da yükümlülük yasası ve tazmin programı gerektiği gibi işlemiyor. Kazanın üzerinden bir yıl geçmiş olmasına rağmen, kazadan etkilenen insanlar kaderine terk edilmiş durumda ve zararlarının çoğu da Japon halkının vergileriyle ödenecek.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder